Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar

Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar

YARGITAY KARARLARINDA ÖZEL HAYATA VE HAYATIN GİZLİ ALANINA KARŞI SUÇLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Özel hayat kavramı tarihsel süreçte önceleri alan üzerinden tanımlanmaktaydı. (Sır alanı- özel alan- kamusal alan ) Özelllikle 1970li yılllardan sonra kişisel verilerin kanunlarda düzenlenmesi ve kişisel verilere ilişkin sorunların özel hayat kavramı ile birlikte değerlendirilmeye başlamasıyla mahremiyete ilişkin tanımları dinamik bir biçimde değiştirmeye başlamıştır. Klasik anlamda özel hayat yönünde koruma bölgesel mahremiyet, (konut dokunulmazlığı gibi) haberleşmenin içeriğinin gizliliği, haberleşme araçlarıyla yapılan iletişimin gizliliğine ilişkin şekli sınırların korunması ve kişinin vücut bütünlüğünün dokunulmazlığı şeklinde dörtlü bir gruplandırmaya tabi tutulmaktaydı ancak kişisel verinin tanımının genişlemesiyle bu gruplardan her birine ilişkin veri, veri mahremiyeti korumasına indirgenebilecek hale gelmiştir. Bütün bu gruplara ilişkin enformasyon ve bilgi veri olarak işlenebilir ve saklanabilir niteliktedir.

Bilindiği gibi, Türk Ceza Kanunu'nda "Kişilere Karşı Suçlar" bölümünde, "Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar" kısmında yer alan 134. madde "Özel Hayatın Gizliliğini İhlal" suçunu düzenlemektedir. Bu bölümde ayrıca 135. maddede "Kişisel Verilerin Kaydedilmesi", 136. maddede "Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele Geçirme" ve 138. maddede "Verileri Yok Etmeme" suçları bulunmaktadır. "Özel Hayatın Gizliliğini İhlal" başlıklı 134. madde, kişilerin özel hayatlarının gizliliğini ihlal eden eylemleri, gizlilik ihlali kapsamında görüntü veya seslerin kaydedilmesi durumunu ve kişilerin özel yaşamına ilişkin görüntü veya seslerin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi eylemlerini hapis cezası ile cezalandırmaktadır. Bu ihlaller, gizliliğin basın yayın yoluyla ifşasını da kapsamaktadır. 135-138 arası maddelerde düzenlenen kişisel veri suçları yukarıdaki bölümde bahsedilmiştir.132’nci maddede kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal eden kimse cezalandırılmaktadır, bu ihlal haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşirse, verilecek ceza bir kat artırılır. İkinci fıkrada kişiler arası haberleşme içeriklerinin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi fiili cezaya tabi tutulmuşken, üçüncü fıkrada ise kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak alenen ifşa eden kişinin eylemi için hapis cezası öngörülmüştür. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur. 133 üncü maddede ise kişiler arası aleni olmayan konuşmaların kayda alınmasıyla ilgili fiiller düzenlenmiştir. Genel Veri Koruma Tüzüğü (GDPR) ve Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'nun (KVKK) kişisel veri tanımları incelendiğinde, her iki metnin de benzer şekilde tanımlamalar yaptığı görülmektedir. Kişisel veri, "kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi" olarak tanımlanmaktadır. GDPR'da bu tanım, özellikle bir isim, kimlik numarası, konum verileri, çevrim içi tanımlayıcılar ya da fiziksel, fizyolojik, genetik, ruhsal, ekonomik, kültürel veya toplumsal kimliğe özgü faktörlerle doğrudan veya dolaylı olarak tanımlanabilirlik üzerinden detaylandırılmıştır (md. 4/1). KVK Kanunu'nda ise bu tür bir örnekleme yer almamakla birlikte, kanunun gerekçesinde kişinin tanımlanabilir hale gelmesi durumu, "kişinin fiziksel, ekonomik, kültürel, sosyal veya psikolojik kimliğini ifade eden somut bir içerik taşıması veya kimlik, vergi, sigorta numarası gibi herhangi bir kayıtla ilişkilendirilmesi sonucunda kişinin belirlenmesini sağlayan tüm halleri" kapsayacak şekilde açıklanmıştır.

İkili ayrımla konunun daha iyi anlaşılması için KVKK suçları ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu inceleyecek olursak suç fiilleri açısından bakıldığında, özellikle kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü ve/veya seslerin hukuka aykırı olarak işlenmesi, ifşası ve yayılması durumunda, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 135, 136, 138 ve 134. maddeleri hükümlerinin yarışır olduğu söylenebilir. Yargı kararları da genellikle bu doğrultuda şekillenmektedir. 6698 sayıl Kişisel Verilerin Korunmasıdan önceki dönemde Yargıtay 12. Ceza Dairesi; kişisel veri tanımını, "ancak herkesin ulaşamayacağı, sınırlı çevrenin bildigi, kişiyi toplumdan ayıran" gibi kavramlarla açıklamaya çalışmıştır. Kişinin görüntüsünün, fotoğrafının, sesinin TCK m. 135-140 bağlamında kişisel veri olmadığı işaret edilmiş veyahut bu unsurlar kişisel veri olarak kabul edilse bile özel hayata dair olup olmadığına vurgu yaparak kararlarını şekillendirmiştir. Kişisel Verilerin Korunması Kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin kişisel verilere yaklaşımında önemli bir değişiklik olmuştur. Daire, genellikle, özel hayatı içeren bir görüntü veya ses kaydının kişisel veri olduğunu artık kabul etmektedir; ancak, bu görüntü veya ses kaydının içeriğini ve niteliğini ayrıntılı bir şekilde incelemektedir. Eğer kayıt, kişinin başkaları tarafından görülmesini veya bilinmesini istemeyeceği "özel yaşam alanına" aitse, 134. madde uygulanırken; özel yaşam alanına girmeyen bir içerik söz konusu olduğunda, 135 ve 136. maddeler devreye girmektedir. Bu değerlendirmede, bilginin, verinin yahut enformasyonun içeriği, yukarıda değindiğimiz klasik ayrım olan özel alan - sır alanı - herkesçe bilinen alan çerçevesinde sınıflandırılmaktadır. Bu değişikliğin meydana gelmesinde Yargıtay Ceza Genel Kurulunun dairenin bundan sonra pek çok ilgili kararında atıf yaptığı 17.06.2014 tarih, 2012/1510 Esas ve 2014/331 sayılı kararı önemlidir. Kararda “TCK’nun 135 ve 136. maddelerindeki kişisel verilerin korunmasına ilişkin düzenlemelerde sadece sır niteliğinde kişisel verilerin korunacağına ilişkin bir hükmün bulunmadığı ve aksine 135. maddenin gerekçesinde gerçek kişiyle ilgili her türlü bilginin kişisel veri olarak kabul edilmesi gerektiğinin belirtildiği vurgulanmış, her türlü kişisel verinin hukuka aykırı olarak başkasına verilmesi, yayılması ve ele geçirilmesi fiillerinin kanunun 136. maddesindeki suçu oluşturduğu açıklanmıştır. Bu kapsamda incelenen karara konu somut olayda, sanığın genel yayın yönetmenliğini yaptığı gazetede köşe yazarı olarak çalışan katılanın yazdığı köşesinde kullanılan fotoğrafının, hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması nedeniyle hukuka aykırı olduğunda tereddüt bulunmayan bir yöntemle sanık tarafından internetteki özel bir arkadaşlık sitesine kimlik, adres ve telefon bilgileri verilmeksizin ve erkek arkadaşı aradığı açıklamasıyla konulması eylemi, TCK’nun 136. maddesinde düzenlenen kişisel verileri hukuka aykırı olarak yayma suçunu oluşturmaktadır denilmiştir. Kararda TCK'nın 135 ve 136. maddelerindeki kişisel verilerin korunmasına ilişkin düzenlemelerde sadece sır niteliğinde kişisel verilerin korunacağına ilişkin bir hükmün bulunmaması vurgulanmıştır. Bundan sonraki dönemde bahsedildiği üzere yargıtay özel hayata ilişkin görüntü veya sesleri de kişisel veri olarak kabul etse de, özel norm genel norm ayrımına giderek, özellikle “çıplak fotoğraflar” “mağdurun kimsenin görmesini istemeyeceği görüntüler” diz üstü fotoğraf” “sadece yüzü görünen- baştan üstü görünen fotoğraf” gibi tabirlerle mahremiyeti tespite yönelik somut belirli bir kriter yakalamaya çalıştığı ve bu kriter üzerinden özel hayat kavramına müdahe olarak değerlendirdiği hukaka aykırı veri işleme hallerini TCK 134 kapsamında değerlendirdiği, özel hayata yönelik bir müdale kapsamında ele almadığı diğer hukuka aykırı veri işleme hallerinde ise TCK ve 135 devamı maddeleri uyguladığı görülmektedir.
Özel Hayata ve Hayatın gizliliğine İhlen başlığı altında düzenlenen 132-140 arası maddeler ile ilgili suçlar yargıtay 12. C.D. tarafından incelenmektedir. Yargıtay 12. C.D., E. 2013/13028, K. 2014/4490; E. 2013/29575, K. 2014/14707